Kontrolcü olmak yerine güvenmeyi dene…

Korona virüs ya da bugün daha çok benimsenen adıyla Covid-19 salgını süreci ile birçoğumuz bilgisayarlarımıza ya da telefonlarımıza, bugüne kadar adını dahi bilmediğim ya da bilip ilgilenmediğimiz tekli ya da çoklu online görüşmeler sağlayacak uygulamaları indirdik. İş insanları birbirlerine katıldıkları Webinarlardan (sosyal medya kanalları veya çoklu internet platformları üzerinden eğitim, seminer veya söyleşiler) çok sıradanmış gibi bahseder oldu.  Youtube, Intagram üzerinden yapılan canlı yayınlardan (ki bu arada gazeteciliğe, gazetecilerden daha fazla ilgi gösterilmesi hayli ilginç ve ayrı bir yazının konusu) hiç bahsetmeye gerek yok…

Adına ister internet bazlı ekonomi, ister online ekonomi, ister yapay zeka, ister sanayi 4.0, ister endüstriyel internet, isterseniz de dijitalleşme deyin. Ama bilin ki henüz adı konusunda anlaşmadığımız ve ne getireceğini de henüz bilemediğimiz bir dünyaya korona virüs sürecinin etkisiyle koşar adım gidiyoruz…

Ve yine bu süreçte gördük ki uzaktan (şimdilik uzak derken ev demek istesek de) çalışabiliyoruz. Hatta dünyada olduğu gibi Türkiye’de de birçok şirket, binlerce çalışanının Covid-19 salgını ile mücadele kapsamında işe gelmeyip evden çalışacağını açıkladı. Hatta bu şirketler, “çalışanlarımızın konumu değişse de tüm faaliyetlerimiz devam edecek” şeklinde süslü cümlelerle evden çalışmanın hiçbir işi aksatmayacağı yönünde duyurular yaptılar. Tabi ki bu duyurular da dijital mecralar üzerinden yapıldı.

Bütün bunlara baktığımda bütün dünya sanki bunları yapmak için birinin bir düğmeye basmasını bekliyormuş diye düşünmekten kendimi alamıyorum. Bu durumun analizini sosyologlara, ekonomistlere ya da fütüristlere bırakarak başlığa dönelim.

Öncelikle çok kısa geçmiş dönemde yapılan araştırmalardan duruma bakalım. Gallup’un geçen yıl yayınladığı bir araştırma, Türkiye’de çalışanların yüzde 90’dan fazlasının şirketlerine bağlılık hissetmediğini ortaya koydu. Ve araştırmalar çalışan bağlılığının düşük olduğu şirketlerde; daha düşük karlılık, düşük müşteri memnuniyeti, düşük verimlilik, daha fazla güvenlik sorunlarının yaşandığını gösteriyor. Uzaktan çalışmayı övgüler düze düze anlatsak da bu süreç çalışanlarla ilişkiler açısından o kadar da keyifli görünmüyor. Hatta Türk iş dünyasının yıllardır bir türlü düzeltemediği çalışanlarla sorunlar, daha bir ortaya çıkmaya başladı.  

Hani Covid-19 öncesi ve sonrası bir dünyadan dem vuruyorduk. İşletmeler açısından odağında çalışanın olmadığı bir değişim ne kadar mümkün? Şöyle bir düşünün, bugünlerde yaptıkları milyon dolarlık bağışları basın bültenleri ile duyuran ama diğer yandan çalışanlarını kısa vade çalışma ödeneği (işten çıkarmak yasak olduğu için) ile karşı karşıya bırakan şirketler. Veya uzaktan çalışmayı zamansız bir halde çalışmak olarak anlayan ve bu dönemde dahi “kontrol, kontrol, kontrol” diyen şirketler… Bu anlayıştaki şirketler, size geleceğe dair nasıl bir değişim işareti veriyor? Özellikle kontrol ve zaman yönetimi anlamında çalışanların yaşadığı sorunları sosyal medyada yazılan veya konuşulan sorunlardan birkaç örnek alıntı yaparsak durum daha net anlaşılır:

“Markete bile gitsem hesap vermek zorundayım.” Ya da “her gün yaptığımız online görüşmelerin ekran görüntüleri alarak raporlamamızı istiyorlar.” Ve ya “ …kahvaltı-öğlen yemeği molası veremeyeceğimi, işin aslı çevrimdışı olursam öleceğimi bilmiyordum. Bilmediğim bir şey daha vardı, o da böyle bir kriz döneminde esnek çalışmanın her türlüsüne zorunlu ‘rıza’ vermem gerektiğiydi. Yani artık gece 12’de aranabilirdim.”

Güven, güven, güven

Bu alıntılar da iş dünyasının çalışanları ile ilişkilerinde “kontrol altında tutma” diye özetleyeceğimiz sorunlu ilişkisinin ya da insan kaynakları (İK) politikalarındaki sorunun bu süreçte büyüdüğünü gösteriyor. Evet hemen her şirket için bu süreç yeni deyip, yaşanan sorunların normal olduğunu tanımlayıp geçebiliriz. Ama durum bu kadar naif değil. Çünkü ünlü ekonomist John Maynard Keynes’in de dediği gibi, “Esas zorluk yeni fikirlerin geliştirilmesi değil, eski düşünce yapısının terk edilmesidir.”

Güven, güven, güven

İşveren-işçi ilişkileri çok yönlü bir konu olduğu için biz gelelim şirketlerin çalışanları ile nasıl ilişki kurmaları gerektiğine. Daha doğrusu değişimin kaçınılmaz olduğunu düşündüğümüz gelecek süreçte şirketlerin İK politikalarını belirlerken çalışanlarla kuracağı iletişimin ne olması gerektiğine. Kısa ve uzun vadede en temel ihtiyaç çalışanlarla kurulacak ilişkinin güvene dayalı olması. Vade belirtme nedenim ise bugünlerde çalışanların normal zamandan daha fazla “gelecek kaygısı, korkusu” yaşadıklarını görmezden gelinmemesine dikkat çekmek. Bu anlamda empati yaparak çalışanlarla kurulacak güven bugün altın değerinde. 

Güven oluşturmanın ilk adımı ise çalışanların “iş geleceğine” dair yaşadığı korkuları giderecek politikaların çalışanlarla şeffaf bir şekilde paylaşılması.  Ve işyerinde olduğundan daha fazla evden çalışma sisteminde de İK politikalarında  “kontrol, kontrol, kontrol” yerine “güven, güven, güven”in öncelikli hale geleceği iletişim yöntemlerinin devreye sokulması. Unutmamalı ki böylesine zorlu süreçlerde çalışanlarınıza davranışlarınız yıllar boyunca hatırlanacaktır. İşletmelerin çalışanları ile bu dönemde kuracakları güvene dayalı bağ’ın, uzun dönem çalışan bağlılığına bunun da daha yüksek müşteri memnuniyetine, verimlilik artışına ve daha yüksek karlılığa döneceğini akıldan çıkarmamak gerekiyor.

Meseleye liderlik anlamında da baktığımızda “güven” kilit bir role sahip. Tabi lider ve çalışan ilişkisinin daha ayrıntılı bir şekilde ele almayıp (başka bir yazı konusu yapılabilir) dünyaca ünlü uçak üreticisi Airbus’ı bünyesinde bulunduran EADS’ın CEO’su Tom Enders’ın sözleriyle yazıyı sonlandıralım;  

“…İnsanları gerçek anlamda motive etmek istiyorsanız, önce onlara güven vermelisiniz. Organizasyonlarda güvenin gücü konusundaki bir kitapta faaliyet yürütme tarzımı çok iyi yansıtan bir alıntıya rastladım: Güvenip arada bir hayal kırıklığına uğramayı, güvenmeyip arada bir haklı çıkmaya tercih ederim” diyor ve şöyle devam ediyor; “Burada kastedilen körü körüne güvenmek değil elbette ama şirketinizde muazzam yaratıcılığın önünü açmak için çalışanların güvenini kazanmak zorundasınız.”*

*LİDERLİK DİLİ Kevin Murray, Sayfa 12

Comment

There is no comment on this post. Be the first one.

Leave a comment